Metin Özdemir, hikayelerindeki yalin üslbu, elestirel tavri ve ironik diliyle hikayelerini bir arada topladigi Esikte kitabiyla okuyucusunu selamliyor. Dergah, Heceöykü, Sarnic ve Türk Edebiyati gibi köklü dergilerde yayimlanan hikayeleriyle dikkat ceken yazar, zaman zaman gercekdisi unsurlara yer verse de, somut-gercekci bir anlatimi tercih ediyor. Esikte, belli bir zamanda ve mekanda, gelenekler ve toplumsal iliskiler ile sahsi catismalar ve acmazlar arasinda sikisip kalan, hayatinda bir kapi aralamak isteyen ve yeni bir isik arayan kahramanlarin cogunlukta oldugu bir kitap. Hastalik, mutsuzluk, modern hayatin sikintilari karsisinda bireyin kusatilmisligi, ölüm korkusu ve yolculuklar gibi bireysel temalarin yani sira bilhassa 1970 ve 1980li yillardaki hayat tarzi ve toplumsal degisime hikayelerinde yer veren Metin Özdemir, genis bir yelpazede farkli insanlik durumlarina temas ediyor.
Bazen uzaniverse dokunacak gibi saydamlasirdi önünde her sey... Her seferinde buldum sanip heyecanla uzanan caresiz elleri kalakalmisti boslukta. Bazen de, kovalanan ama bir türlü erisilemeyen, yaklastikca uzaklasilan bir serabin pesi sira bir saga, bir sola kosusturuyor Ansizin bir cölün issizliginda son buluyordu bu sürüklenis. Gerisi tam bir kiyim. Uykulari bile talan ediliyordu. Kusatiliyor, hem kiliclaniyordu. Kilici tutan eller kendi elleriydi. Baska kim onu böyle lime lime edebilir ki Her kiyimin sonu kiyamdir, bunu biliyordu. Dogruluyor ve yürüyordu.