Sapsari ucsuzluga, günes ile cölün birlestigi yere bakiyordu.Gördügü rüyayi, burada gördüklerini ve görebileceklerini düsünüyordu. Nankörlügün daha nelere sebep olabilecegini düsünüyordu. Semud kavminden bugüne hicbir seyin degismedigini tüyleri ürpererek anlamisti. Allahin mucizesiyle kayanin icinden cikan ve herkese yetecek kadar süt verebilen bir deveyi öldüren bir topragin cocuklari, bu devlete kim bilir daha neler yapacakti. Bu demiryolunun kaderi o disi devenin kaderiyle ortak yazilmisti sanki. Semud kavminin kayalardan oydugu evler hala muhkem dururken binlerce Türkün naasiyla beraber Hicaz Demiryolunu da yutmustu bu nankör topraklar. Semud kavmi galiba hic helak olmamisti.
...
Yazar yeni bir hikaye üslubu sunmus edebiyat dünyasina. Baska hikayelerde az kullanilan tesbih sanatini bolca kullanmis. Tabiattaki her unsura, her davranisa, her noktaya bir insani vasif eklemis. Benzetmeleri güzel, hatta müthis. Tesbih ustasi adeta. Sadece tesbih de degil. Kisinin ruh halini, kafasindan gecenleri, kendi kendine olan konusmalarini da ayni ustalik icinde dillendirmis. Hikayelerinden birisi Semudun Torunlari. Arabistan cöllerinde Osmanli askerlerinin Peygamber sevgisi hürmetine, Peygamber askina cektigi cile ve Arap kabilelerinin birkac altin ugruna kendi dindas, hami ve kurtaricilarini nasil arkadan hancerlediklerinin acikli hikayesi. Osmanli zabitlerinin cöl atesinde maddi ve mecazi anlamda nasil yandiklarinin hikayesi. Bu gercek, baska hikayelerde de konu edilmisti. Ancak bu bambaska bir anlatim. Digerleri ile kiyaslayinca da en iyilerinden biri, belki de ilki bence. Sinsice fisildasan, türlü ihanetler tasarlayan cölün, zehirli isiklarini sacan günesin, aglamakli sabahlarin, alcak ve düzenbaz kumun, fütursuz akreplerin, sarhos yilanlarin, kahkaha atarak Türk zabitlerinin üstüne düsen bombalarin hikayesi bu.
...
Prof. Dr. Filiz Yavuz Avsar