Zeki Bulduk atlari alip bir yolculuga cikiyor ve cikariyor. Tasrada doganlar, tasrada kalanlar, oradan ayrilip kendine yeni bir hayat kuranlar, oradan ayrilamayanlar, oradan cikip üniversite okuyan gencler ve katildiklari eylemler, yasadiklari asklar, analarinin kuzusu cocuklar, cocuklugun hüzünlü fakat güzel hatiralari arasinda bizleri dolastiriyor. Bozkirin öykülerini bozkirin sesleriyle, Neset Ertasin ve Mahzuninin türküleriyle birlikte anlatan Bulduk; bu topraklarin hüzünle ve aciyla yogrulmus hikayelerini cocuklugun masumiyeti ve duygusalligi ile yan yana anlatiyor. Cocukluga ve bozkira dair bir özlem, bu özlemin sonucunda bir hatirlama atalarla bozkirin ruhunu hatirlatma cabasi Buldukun kaleminde sekilleniyor.
Bendeki yorgunlugu annen anlar mi Bilmiyorum, ama o ucsuz bucaksiz atlar anlar sanirim. Üzerinden unutulmayan, acitan bir tarihin gectigi, yabanimsi, dizginlenemeyen atlara anlatmak istiyorum bu yorgunlugu. Öyle, ansizin kaybolmustu atlar. Birileri, Öldüler diyordu. Sen, Gittiler diyordun. Zaten hicbir zaman acimasiz degildin. Bir umut mutlaka olurdu senin sözünde. O atlar, bir gün geri döneceklerdi. Tipki senin gibi gitmislerdi. Fakat sen dönmeyecektin Ya atlar da dönmezlerse Yelelerinde muradimin asili gittigi atlari, yalniz düs bahcelerimde mi görecektim