Insan da elde ettiginin en iyisini Kibeleye sundu baslangicta. Cünkü o disiydi. Dogurgandi. Yaraticiydi. Yani dogadaki her seyin anasiydi. Kendisinin de. Önce sadece Kibeleye sundu en iyiyi. Fakat giderek cogaldi Kibelenin ortaklari, sunudan pay isteyenler. Büyülü güclerini ondan aldigini, onun yeryüzündeki temsilcisi oldugunu öne süren hizmetcileri de üretmeden tüketmeyi istemeye basladilar. Büyü gücüyle insanlari korkutmayi ya da korkularini uzaklastirmayi is, hem de en ulu is saydilar. Ve karsiliginda da bagislardan paylarini aldilar. Bu gelir kapisi, Kibelenin cevresini -ictenlikli ya da degil- giderek kalabaliklastirdi. Cevresi kalabaliklastikca da kutsalligi ve tapinani artti. Adi kimi yerde Ra, kimi yerde Gaya Gaia oldu, yayildi.
Iste tam da bu dönemde, uygarligin besigi olarak adlandirilan Anadoluda, Orta Karadeniz kiyilarinda ve Hatti topluluklarin yasadigi bölgedeki anaerkil toplumlar, erkek egemenligine karsi uzun yillar direndiler. Kibele inancina sarildilar. Sag kalmak icin savasip yasamak icin calisarak üretimde ve tüketimde ortaklasmayi, adilce paylasmayi benimsediler.
Usta yazar Erdal Cakicioglunun tüm boyun egmeyen kadinlara adadigi bu mitolojik romanda, kendilerini Amis olarak adlandiran Ayin kizlarinin, eceleri Pentesileya önderligindeki soluk kesici mücadelelerini okuyacaksiniz.
Iyi okumalar...