Bizim Köy 1950de yayimlandiginda toplumun genis kesimlerinde tam anlamiyla bir depreme yol acti. Yazarin, 17 yasinda gencecik bir ögretmenken kaleme almaya basladigi köy notlari kitap haline getirilip de basildigi zaman önce iktidarin öfkesini üzerine cekti. Cünkü köyden yükselen yoksulluk cigligi, kulaklarini ve gözlerini her türlü olumsuzluga kapamak isteyenlere, köyleri yemyesil, bereketli, güzel köylü kizlarinin berrak pinarlardan su tasidigi yerler olarak gösterme cabasinda olanlara atilan bir tokatti. Köylerde hala tas devrinin yasandigi gercegini dile getirmenin bir cezasi olacakti elbette. Her yer kar altindayken, köylere ulasim saglanamazken köyünde ögrencilerini hayata hazirlamaya calisan genc ögretmenin haberi olmadi kitabinin kopardigi gürültüden. Karlar erimeye baslayip, yollar acilinca ilk ziyaretcileri jandarmalar oldu Makalin. Tutuklandi. Bizim Köy ise tam tersine cesitli dillere cevrilip ülke sinirlarini asmaya basladi.
Dönemin cumhurbaskani, yazari Cankaya Kösküne davet ettiginde, bu tutum Demokrat Partinin köye ve köylünün sorunlarina önem vermesi olarak algilandi. Ama bu da uzun sürmedi. Önce cesitli karalamalarin boy hedefi haline gelen Köy Enstitüleri kapatildi, ardindan Enstitülü ögretmenlere baskilar basladi. Köye ve köylülerin icinde bulundugu cagdisi kosullara deginen yazarlara, aydinlara karsi sistemli bir linc kampanyasi baslatildi.
Tahsin Yücelin Bizim Köy 1950de bir basyapitti. 1995te de bir basyapit saptamasi, aradan gecen yarim asirlik bir sürece ragmen, yazarin ve eserinin hala güncelligini korudugunu
göstermesi acisindan son derece isabetli bir degerlendirme.
Bizim Köy, Türk edebiyatinda köy gercekligine dayanan bir ilk kitap ve toplumcu gercekciligin öncüsü olarak kabul edilmektedir.