Onun kaygisi, sevdasi, derdi, davasi hep Allahi kullarina tanitmak ve sevdirmekten ibaretti. Bütün engellere, acilara, iskencelere, hapislere, sürgünlere, zehirlemelere ragmen Kurana, imana, Islama hizmet duygusundan hic ayrilmadi. En zor sartlarda bile hic ümitsiz olmadi. En olumsuz sartlardan, daima en olumlu sonuclar cikardi. Kendisini batirmaya, bitirmeye calisanlari da huzura ve mutluluga, yani kulluga cagirdi. Cünkü ona göre, kul olmak, kurtulmak demekti. Kendisine en acimasiz hakareti ve dayanilmaz iskenceyi layik görenleri bile iman hakikatleriyle tanistirmak ve kurtarmak telasindaydi. Güle oynaya günah batakliklarina batanlara da merhametle bakti. Günahina aglayamayanlarin günahina da agladi. Cünkü onun insana ve olaylara bakisi, veli bakisiydi. Gecitlerde, köprülerde, ucurum baslarinda titreyenlere, Insaallah gecer. duasindaydi. Ha gecti, ha gececek sevkiyle, dertlerini dert edinirdi. Her düsenin acisi, önce onun yüregine yansirdi. Her ezilenle, evvela onun ici ezilirdi. Cünkü o, sefkatten ibaretti. Sevgiyle sarip sarmaladi yarali yürekleri. Manev kiri, pasi, yarayi acisiz ameliyatlarla tedavi etti. Gönülleri celen, ruhlari ceken bir muhabbet merkeziydi. Benim sevdalandigim yürek, bu yürekti. Benim ve neslimin kendine gelisiydi. Uyanmamizdi heyecanla ve gafletten silkinmemizdi. Uyanalim diye uyanikti. Ebediyen gülelim diye agliyordu.